Tanzimat Dönemi ile II. Mahmut Döneminin Karşılaştırılması

  1. Aydınlanma Çağından Cumhuriyet’e: Tanzimat Dönemi ile II. Mahmut Döneminin Karşılaştırılması

       Giriş Bölümü

Bu yazının amacı II. Mahmut reformları ile Tanzimat dönemi reformlarını karşılaştırmak ve aralarındaki süreklilik, kopuş ve farklılıkları tartışmaktır. Bu amaçla yazımda üç bölüm yer alıyor. Birinci bölümde II. Mahmut dönemi anlatılacak. Bu dönem anlatılırken özellikle merkezi otoritenin tesisi, askeri reformlar ve modern devletin temellerinin atılması üzerinde durulacaktır. İkinci bölümde ise Tanzimat döneminde yapılan reformlar üzerinde durulacaktır. Bu dönemde hukuk devletine geçiş, modern diplomasi ve askeri yeniliklerin ne şekilde ilerlediği incelenecektir. Nihayet üçüncü bölümde ise iki dönem arasında bir süreklilik unsuru olarak dikkat çeken modern askeri düzenin gelişimi, iki dönem arasında bir fark olarak dikkat çeken Tanzimat dönemi diplomatik yenilikleri ve iki önem arasında bir diğer farklılık olan hukuksal modernleşme ile laikleşme adımları yer alacaktır.



Birinci Bölüm: II. Mahmut Dönemi

Osmanlı İmparatorluğu 17. Yüzyılın sonundan itibaren girdiği savaşlardan mağlup ayrılmaya başlamıştır. Bu mağlubiyetler devleti güçlendirecek reformları imparatorluğun gündemine soktu. II. Mahmut devletin güçlenmesi için, merkezi otoritenin tesisi, askeri reformlar ve modern bürokrasinin temellerini atarak bir diğer kıyas konumuz olan Tanzimat döneminin de hazırlayıcısı olmuştur.

II. Mahmut dönemini anlatmaya başlamadan önce III. Selim döneminden kısaca bahsetmek gerekir. III. Selim’in Nizam-ı Cedit adını verdiği bir modern ordu kurmaya çalışması yeniçerilerin şiddetli isyanlarına yol açtı. Ulemanın da katıldığı bu isyanlar sonucunda III. Selim tahttan inmek zorunda kaldı. Yeniçerilerin ön ayak olmasıyla IV. Mustafa tahta çıktı. IV. Mustafa ile yeniçeriler arasında çıkan anlaşmazlıklardan istifade eden Rusçuk ayanı Alemdar Mustafa Paşa on beş bin kişilik ordusuyla İstanbul’a geldi. Modernleşme reformlarının destekçisi olan Alemdar Mustafa Paşa’nın asıl amacı kafeste tutulan III. Selim’i yeniden tahta çıkartmaktı. Alemdar Mustafa Paşa’nın asıl amacını anlayan IV. Mustafa III. Selim ve şehzade Mahmut’un öldürülmesini emretti. III. Selim öldürüldü şehzade ise dama çıkarak kurtuldu. Saraya giren Alemdar Mustafa Paşa III. Selim’in cansız bedenini görünce şehzade Mahmut’u tahta çıkartmaya karar verdi.

Merkezi otoritenin tesisi konusuna Senet-i İttifak ile başlamak gerekir. II. Mahmut kendisini tahta çıkartan ve daha sonra sadrazamı olan Alemdar Mustafa Paşa ve diğer ayanlarla Senet-i İttifak adı verilen metni imzalamıştır. Buna göre ayanlar padişahın emirlerini direkt uygulayacak, padişahın otoritesi devletin temel dayanağı olacaktı. Padişahın merkezi otoritesine karşı yeniçeriler, yabancı devletler veya bir iç düşman bir eylemde bulunursa, tüm ayanlar padişah ile birlikte buna karşı mücadele edecektir. Düzenli ordunun kurulmasına karşı bir isyan olursa bu kuvvetler el birliği ile müdahale edecektir. Her ayan kendi bölgesinde asayişi ve mali düzeni sağlayacaktı. Fakat dönemsel olarak II. Mahmut’a verdikleri destek bir yana bırakılırsa ayanların kendi bölgelerinde geniş yetkilere ve güce sahip olması devlet içerisinde küçük devletçiklere dönüşmeleri anlamına geliyordu. Özellikle Rumeli’de fiili bir özerklik verilen ayanlar ile devletin birlikteliği kısa bir süre devam etmişti. Çünkü bu geniş yetkiler Osmanlı İmparatorluğu’nda güçlü bir merkezi devletin varlığına tehdit oluşturuyor ve II. Mahmut ile çevresindeki yöneticilerin tepkisini çekiyordu. Kendisinden başka söz sahibi olmasın istemeyen II. Mahmut, Alemdar Mustafa Paşa’nın isyancı yeniçeriler tarafından öldürülmesine göz yumdu. Bu olayın da katkısıyla ayanların merkezi otorite karşısındaki etkileri kırılmış, Senet-i İttifak konusu kapanmıştır.

Merkezi otoritesini sağlama alan II. Mahmut askeri reformlar için çalışmalara başladı. II. Mahmut yıllardan beri süregelen her yeniliğe isyan ile karşılık veren, savaş meydanında başına buyruk ve düzensiz olan, planladığı reformların geleceği için en büyük engellerden biri olan yeniçeri ocağını kaldırarak yerine modern ve Avrupai bir ordu kurmak istiyordu. Bu yolda ilk çalışmalar kısa bir süre varlığı sürecek olan Sekban-ı Cedit ocağı oldu. Sekban-ı Cedit II. Mahmut ve kendisini destekleyen ayanlar tarafından Nizam-ı Cedit ordusu örnek alınarak kurulmuştu. Fakat bu ocak Alemdar Mustafa Paşa’nın öldürülmesi sonucu kapanmıştır. Bundan sonra tam on sekiz sene daha yeniçeri ocağı kapatılmamıştır. Bunun sebeplerinden biri de 1806’da başlayan Rusya’ya karşı olan savaşın hala devam ediyor olmasıydı. 1821’de çıkan Yunan isyanı sırasında yeniçerilerin başarısız olması ve sergiledikleri düzensiz tutumlar ulema ile halkı onlara karşı birleştirdi. 1825 yılında padişahın kurduğu Eşkinci ocağı yeniçerileri bir kez daha ayaklandırdı. 1826 yılında padişahın emri ve halkın desteği ile yeniçeri ocağı kalıcı olarak kapatıldı. Bu olay Vaka-i Hayriye olarak anılır. Böylece modern orduya geçiş için en büyük engel kaldırılmış oluyordu.

Yeniçeri ocağının yerine Asakir-i Mansure-i Muhammediye kuruldu. 1834 yılında Prusya’dan Redif düzeni Osmanlı’ya getirildi. Kurulan yeni ordu Mısır valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın modern ordusu olan Cihadiye ordusu gibi Fransız usulü eğitim görüyordu. Kavalalı Mehmet Ali Paşa genç yaşlarında Osmanlı saflarında karşısında savaştığı Napolyon’un düzenli ve modern ordusunu gözlemlemiş ve bu yenilgiden çıkardığı ders ile Mısır’da İstanbul’dan daha erken bir dönemde modern askeri reformlara başlamıştı. Bu hali ile Kavalalı da bağımsız bir devlet gibi davranma alışkanlığı geliştirmişti. Rusların ve Avrupalıların askeri tehditleri kadar Kavalalı’nın Mısır ve Suriye’yi modern ordusu ile ele geçirmesi ve İstanbul üzerine yürümeye cesaret etmesi de İstanbul’un modern bir ordu kurma ihtiyacı duymasına sebep olmuştu. Bu tehdit İngilizlerden alınan destekle bertaraf edilebilmişti. Bu vesile ile İngilizlerle ve daha sonra başka vesilelerle Ruslarla ve diğer Avrupa devletleri ile yapılan modern anlaşmalar Tanzimat dönemi modern diplomasisinin de ilk adımları olmuştu.

Asakir-i Mansure-i Muhammediye ordusunun on iki bin askerlik mevcudu vardı. Beyazıt, Davutpaşa (YTÜ’nün bugünkü kampüsü) ve Üsküdar’da bu ordu için modern kışlalar inşa edilmişti. Askeri modernleşme sadece orduyu etkilememişti. Ordunun reforme edilmesi vesilesiyle subay, doktor ve mühendis yetiştirmek için matematik, tıp, mühendislik üzerine eğitim veren okullar açılmıştır. Asker toplamak için doğum ve nüfus kayıtları daha dikkatli biçimde tutulmaya başlamıştır. Modern ordunun giderlerini karşılamak üzere daha çok harcama yapma gereği belirmiş, bu da daha etkin vergi toplama biçimleri geliştirilmesini tetiklemiştir.

II. Mahmut döneminde en önemli yenilik alanlarından birisi eğitimdir. İstanbul’da ilköğretim zorunlu hale getirilmişti. Avrupa tarzı eğitim veren okullar açılmıştı. Batı’ya ilk kez öğrenciler gönderilmişti. Eğitim genel olarak merkeziyetçi devletin memur kadrolarını yetiştirecek şekilde düzenleniyordu. Sivil memurlar için okullar ve tıp okulları açıldı. Devlet kamuoyunu bilgilendirmek için ilk resmî gazete olan Takvim-i Vekayi’yi çıkarmaya başladı. II. Mahmut valileri memur disiplini içine sokarak düzensiz vergi sisteminin önüne geçmek istedi. Köy ve mahallelere muhtarlıklar kuruldu.  1831 yılında ilk nüfus sayımı yapıldı ve yine 1830’larda posta teşkilatı kuruldu. Pasaport ve karantina sistemi getirilerek uluslararası insan hareketlerine modern bir düzen verilmek istendi. II. Mahmut kendisine “Gâvur” padişah denmesine sebep olacak kılık kıyafet yenilikleri getirdi ve bu kapsamda fesi zorunlu yaptı. Genç memurlara yabancı dil öğreterek diplomat ihtiyacını karşılayacak tercüme odaları da bu dönemde kuruldu. Bu öğrenciler Tanzimat dönemi ülke yönetiminde söz sahibi olacak olan aydın, eğitimli ve reformcu kuşağın temellerini atmıştır.

İkinci Bölüm: Tanzimat Dönemi

II. Mahmut’un ölümünden sonra tahta oğlu Sultan Abdülmecit geçti. Modernleşme sürecinin en önemli parçası onun 1839 yılında ilan ettiği Tanzimat Fermanı’dır. Bu ferman anayasal bir nitelik taşır. Temel insan haklarını, can ve mal güvenliğini getirmeye çalışan, askerlik ve vergiye ilişkin sorunlara standart bir çözüm öneren bir belgedir. Ferman’ın ilan edilmesinde ve içeriğinin hazırlanmasında Reşit Paşa önderliğindeki modern bürokrasi büyük rol oynamıştı. Dönem içerisinde öne çıkan bürokratlar daha sonra Tanzimat paşaları olarak adlandırılmış, bu dönem padişahların isimlerinden çok bu paşaların isimleri ile karakterize edilmiştir. Bu bölümde sırasıyla hukuk devletinin kurulması, modern diplomasinin gelişmesi ve askeri modernleşmenin sürmesi üzerinde durulacaktır.
 
Tanzimat Fermanı Müslüman ve gayrimüslim tüm tebaanın can, mal, ırz ve namus güvenliğini teminat altına almak, vergi tayin ve toplama esaslarında ciddi düzenlemeler yapmak, askerliğin süresi ve askere alma yaşına ilişkin kuralları belirlemek, ceza yargılamalarında aleniliği sağlamak amacındaydı. Tanzimat Fermanı ile yasal yapıda laikleşme başlamıştır. Bunun ilk örneği 1840 tarihli Ceza Kanunnamesi’dir. Bu kanun ile tüm Osmanlı halkı hukuk önünde eşit sayılmıştır. Din, dil, örf gibi ayrımlara tabi tutulma yasalar önünde kalkmıştır. Bu düzenlemeler Müslim, Gayrimüslim eşitsizliğini ortadan kaldırmayı amaçlıyordu. Bu düzenlemeler daha sonra Gayrimüslim cemaatlerin aşırı güçlenmesi sonucuna yol açtığı gerekçesi ile sert biçimde eleştirilmiştir.

Tanzimat döneminde Osmanlı İmparatorluğu, Avrupalı devletler ile diplomatik ilişkilere girişmiş, bu bağlamda ilk kez dışarıdan (İngiltere) savaş giderlerini karşılamak için borç almıştır. İngiltere ve Fransa ile Rusya’ya karşı Kırım savaşında birlikte savaşmıştır. Avrupa ülkelerinin Osmanlı İmparatorluğu ile etkileşimleri sonucu bu dönemde Osmanlı Avrupalı devletler ile sıkı diplomatik ilişkilere girmişti. Osmanlı İmparatorluğu 1856 yılında yapılan Paris Kongresine davet edilerek Avrupa devletler ailesinin bir üyesi haline gelmiştir. Bu konferansa Osmanlı’nın davet edilmesinde ve sıkı ilişkilere girmesinde rol oynayan en büyük etkenlerden biri Osmanlı elçilerinin verimli çalışmaları, İstanbul’daki Avrupalı devletlerin elçileri ile modern anlamda ilişkiler kurmalarıdır.  Bir diğeri ise Rusya’nın sıcak denizlere inme politikasının diğer Avrupalı devletlerin çıkarlarına ters düşmesidir. İngiltere 18. Yüzyıl sonrası Hint sömürge yollarının güvenliğini korumak, Fransa ise 1789 Fransız Devrimi sonrası Avrupa’da yükselen İngiltere hegemonyasını kırmak için Osmanlı devleti ile sıkı ilişkilere girmiştir. Paris kongresinde alınan kararlar ile Eflak ve Boğdan üzerindeki Rus himayesi kaldırıldı. Rusya’nın denizler üzerindeki gücü azaltıldı. Osmanlı İmparatorluğu’nun iç işlerine hiçbir Avrupa devletinin karışmaya hakkı olmadığı kabul edildi.

Yeniçeri ocağının kaldırılması sonrası Osmanlı İmparatorluğu’nda askeri yenilikler yapıldı. 18. Yüzyıl sonlarında dek Osmanlı İmparatorluğu ordusunda paralı askerler görev alırdı. Orduda Fransa’nın 1789 Fransız Devrimi sonrası yaptığı gibi zorunlu askerlik ile güçlü ve büyük bir ordu kurma ihtiyacı vardı. Asakir-i Mansure-i Muhammediye adı ile kurulan profesyonel ordu gönüllülerden oluşan maaşlı küçük bir birlikti. Prusya’dan örnek alınan Redif birliği ile orduya sivil katılımlar da başlamıştı. Ancak bu katılımlar Osmanlı İmparatorluğu’nun Türk tebaasındandı. Tanzimat Fermanı ile “Muhafaza-ı vatan için asker vermek ahalinin faiza-i zimmetidir” sözü ile İmparatorlukta zorunlu askerlik uygulaması başladı. 1846 yılında yapılan yasal düzenleme ile 20-26 yaşları arasındaki erkek nüfustan her yıl ihtiyaç oranında kura ile belirlenen kişiler silâhaltına alındı. Bu düzenlemeye rağmen Gayrimüslimler askere alınma koşullarında birçok ayrıcalığa sahip oldukları için ordu genel olarak Türk erkeklerinden oluşuyordu. Askere alınan küçük birlikler nizami orduya katıldı. Gayrimüslimler arasından seçilen askerler ise gayri resmi destek kıtaları kurdu ve nizami orduya katılmadı. Kendi bölgelerinde milis kuvveti olarak görev yaptılar. İmparatorlukta Gayrimüslimlerin askeriyeye girmesine karşı da birçok isyan ve karşıt görüş vardı. Bunun sonucunda İmparatorluğun genelinde bedel-i askeri isimli kanun ile askerlikten muaf tutulma yaygınlaştı. 1910 yılında Jön Türk devrimi sonrası yapılan düzenlemeler ile Gayrimüslimler orduya alınmaya başlandı. Buna karşı da çıkan isyanlar sonrası orduya alınan erler küçük gruplar halinde ve kendi dinlerinden askerler ile yan yana birlikler oluşturdu. Tanzimat döneminde de ısrarla ordunun reformu için yapılan çalışmalar devam etti. Ordunun eğitimi için yabancı hocalar getirildi. Ordu kapasitesi için Fransız usulü zorunlu askerlik uygulamaları için çalışmalar yapıldı.

Üçüncü Bölüm: Süreklilik ve Farklılıklar

Bu bölümde Osmanlı İmparatorluğu’nun II. Mahmut döneminde ve Tanzimat Döneminde giriştiği reform hareketlerinin süreklilikleri ve farklılıkları üzerinde durulacaktır.

Süreklilik olarak her iki dönemde de askeriyenin modernleşmesi ve ordunun ıslahına büyük çaba ve önem verilmesi örnekleri verilebilir. Askeriyeye verilen önemin her iki dönemde de bu derece yüksek olmasının sebepleri arasında Osmanlı İmparatorluğu’nun yabancı ülkeler karşısında düştüğü geri kalmışlık, yapılan işgallere karşılık yapılan savunmada yaşanan başarısızlık gösterilir. Yapılan reformların kalıcılığının sağlanması ve çıkan isyanlara karşı merkezi otoritenin elinin güçlü olması çok önemlidir. Bunun için ordu her zaman modern ve gelişmiş olmalıdır. Bu nedenle yeniçeri ocağının kaldırılışı, Avrupa modelli kurulan yeni askeri okullar ve tebaanın arasındaki din, dil ve ırka dayanan ayrımlar kaldırılarak zorunlu askerliğin yürürlüğe konmak istenmesi gibi reformlar ordunun gelişmişliği üzerine yapılan çalışmalara örneklerdir.

Tanzimat döneminde yöneticiler iyi dil bilen, Avrupalı devletlerin elçiliklerinde görev alan yabancı konsoloslar ile iyi ilişkileri olan aydın diplomatlardı. Bu yöneticiler yürüttükleri başarılı ilişkiler sayesinde İngiltere ve Fransa ile Rusya tehdidine karşı ittifak yapmışlardır. Osmanlı İmparatorluğu’nu İngiltere ve Fransa ile aynı safta Rusya’ya karşı Kırım savaşına dâhil ederek Paris Kongresine çağırılacak kadar iyi hamleler yapan bürokratlar II. Mahmut dönemi dış ilişkilerine kıyasen daha başarılı bir denge politikası yürütmüşlerdir. Bu politika sayesinde varlığını garanti altına alan Osmanlı İmparatorluğu dış politikada da yalnız başına kalmamış, Avrupalı devletler arasında kendini kabul ettirmiş ve aralarında yer almıştır.

Tanzimat Fermanı sonrası Osmanlıcılık görüşü imparatorlukta hâkim hale geldi. Her dinden, dilden vatandaşın ayrım gözetmeksizin eşit haklara sahip olmasına karar verildi. Bu adım imparatorlukta laikleşme esintilerini başlattı. Bu adımlarla Osmanlı İmparatorluğu’nun din farkı gözetilmeksizin her insanının eşit şekilde haklara sahip olması, Avrupalı devletler ile bağları güçlendirdi. Bu adımlar ilerde kurulacak olan cumhuriyetin ilk adımlarıydı. Dışarıdan alınan ve tüm imparatorluk halklarına eşit uygulanan ceza kanunu gibi uygulamalar imparatorluktaki ayrılıkçı hareketlerin de önüne geçmek için yapılmış olan hamlelerdi.

Sonuç:

Bu yazıda Tanzimat dönemi ve II. Mahmut dönemi reformları karşılaştırıldı. İki dönem arasındaki süreklilik ve farklılıklar vurgulandı. 17. Yüzyıldan itibaren duraklama ve çöküş dönemlerine geçen Osmanlı İmparatorluğu, eski gücünü ve Avrupa içindeki güçlü diplomatik konumunu kaybetmeye başlamıştı. Osmanlı İmparatorluğu iç işlerinde isyanlar dış ilişkilerde ise diğer devletler ile çok geniş bir coğrafyada girdiği savaşlardan olumsuz sonuçlar ile ayrılıyordu. Bu durum sonucu İmparatorlukta Batı temelli bir ordu, eğitim, hak-hukuk düzeni kurulması fikirleri oluştu. III. Selim ve II. Mahmut 19. Yüzyılda orduda reforma giderek ordunun gücünü arttırmayı ve dış ülkelere karşı eski güçlü konumunu yeniden sağlamayı planladılar. Bu planlama ile İmparatorlukta eğitim yabancı dillerde de verilmiştir. Avrupa’ya gönderilecek bürokratlar yetiştirilmiştir. 1789 Fransız Devrimi sonrası artan bağımsızlık isyanlarına yönelik Osmanlıcılık fikri desteklenmiş özellikle İmparatorluk çatısı altındaki bu tebaa eşit hak ve özgürlüklere Tanzimat döneminde erişmiştir. Bu gibi yenilikler İmparatorluğun gelişimi ve Cumhuriyet’e açılan yolda öncü olmuştur.

Kaynakça:

Ana Britannica, “Tanzimat Dönemi” ve “II. Mahmut” maddeleri.

Karasu, Cemi. “Tanzimat Dönemi Osmanlı Diplomasisine Genel Bakış,” Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi, no. 4, 1993, ss. 205-221.

Kırlı, Cengiz. “Tanzimat: Düzen ve Kaos,” Toplumsal Tarih, no. 311, Kasım 2019, ss. 80-85. 

Ortaylı, İlber. İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı, İstanbul, İletişim Yayınları, 2005.

Tekin, Yusuf & Çağatay Okutan. Türk Siyasal Hayatı, Ankara, Orion, 2019

Yorumlar